-
1 kulak
1) Ohr nt\kulak kabartmak aufhorchen, die Ohren spitzen\kulak kesilmek ganz Ohr sein\kulak vermek lange Ohren machenbirine \kulak vermek jdm sein Ohr leihenkulağına inanmamak ( fam) seinen Ohren nicht trauen\kulaklarını tıkamak sich die Ohren zuhaltenağzı \kulaklarına varmak ( fam) von einem Ohr zum anderen strahlenbu sözümü kulağına küpe et! ( fam) schreib dir das hinter die Ohren!bir kulağından girip öbür kulağından çıkmak ( fig) o ( fam) zum einen Ohr herein-, zum anderen wieder hinausgehenbir kimseye/şeye göz \kulak olmak auf jdn/etw aufpassen, auf jdn/etw achtenkepçe \kulak abstehende Ohren\kulak asmak hinhören\kulakla algılamak mit dem Gehör wahrnehmenkulağa hoş/komik gelmek angenehm/komisch klingenbir şey kulağına çalınmak von etw läuten hören
См. также в других словарях:
kulağı duvar olmak — sağır olmak Kulakları duvar olan ihtiyarla avaz avaz ilişki kurmaya üşenmişler. H. Taner … Çağatay Osmanlı Sözlük
kulak — 1. is., ğı, anat. 1) Başın her iki yanında bulunan işitme organı Kulaklarımın uğultusu içinde, söylediği lakırtıların hiçbirini duymuyordum. H. C. Yalçın 2) anat. Bu organın, sesleri toplayıp içeriye almaya yarayan dış bölümü Elleriyle… … Çağatay Osmanlı Sözlük
ana — is. 1) Çocuğu olan kadın, anne Gözyaşları döken hanım herhâlde gelinin anası olacaktı. H. Taner 2) Yavrusu olan dişi hayvan 3) Dinî bakımdan aziz tanınan bazı kadınlara verilen saygı unvanı Fatma Anamız. Meryem Ana. 4) ünl. Yaşlı kadınlara… … Çağatay Osmanlı Sözlük